Beslenme ve Diyetetik
Acıbadem Üniversitesi
Cevşen Bul
Ben bir diyetisyenim ve bu unvanı kazanmak isteyenlerin üniversitelerin “Sağlık Bilimleri Fakültesi” veya “Sağlık Bilimleri Meslek Yüksekokulları” birimlerinde bulunan “Beslenme ve Diyetetik” bölümüne başlayıp 4 yıl (veya okula göre 5 yıl -hazırlık dahil-) okuduktan sonra ‘Diyetisyen’ olarak meslek hayatına başlıyorsun. Peki bölümümüzün adında bulunan ‘Beslenme’ ve ‘Diyetetik’ kelimeleri ne ifade etmektedir?
Beslenme ya da beslenme bilimi; besin ögelerinin türlerini, miktarlarını, özelliklerini, biyokimyasal ve fizyolojik süreçlerdeki rollerini, besinlerin bileşimini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, üretimden tüketime değin besinlere uygulanan işlemlerin besin ögelerine etkilerini ve ayrıca çeşitli yollarla besine bulaşarak besin kirliliğine neden olan bileşenleri inceleyen temel bilim dalıdır. Kısaca bölümümüzün içindeki ‘beslenme’ kelimesi ‘besinler hakkında genel bilgi ve sağlıklı insanların beslenmesi’ şeklinde akılda kalmıştır.
Diyetetik ya da diyetetik bilimi; doğum öncesinden başlayarak bireyde, yaşam süresince görülebilecek çeşitli hastalıklar nedeniyle ortaya çıkan hastalık komplikasyonlarını ve beslenme ile ilintili sorunları diyet tedavisi ile en az düzeye indirmek, bireyin yaşam kalitesini arttıracak şekilde beslenmesini sağlamak, hastalıklarda diyet tedavilerine ilişkin yenilikleri inceleyerek uygulamak, besin teknolojisindeki gelişmeleri destekleyerek, bu ürünlerin hasta beslenmesinde doğru ve uygun şekilde kullanılmasını içeren bilim dalıdır. Kısaca bölümümüz içindeki ‘diyetetik’ kelimesi ‘hastalıklarda beslenme tedavisi’ şeklinde akılda kalmıştır.
Diyetisyenlik Mesleği Nedir? Hangi Alanlarda Çalışırız?
Toplumun beslenme durumunun saptanması, yönlendirilmesi, besin analizleri, hastalıklara özgü diyetlerin düzenlenmesi, toplu beslenme hizmeti veren kuruluşlarda yemek servisinin yönetimi veya organizasyonu gibi çeşitli alanlarda çalışan, bilimsel araştırmalar yapabilen, sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile hastalıkların tedavisi açısından toplumda yeterli ve dengeli beslenme bilincinin yerleşmesini sağlayan bir disiplindir. ADA (American Dietetic Association – Amerikan Diyetetik Derneği) 1918 yılında yaptığı bir çalışmada diyetisyenlik mesleğini temelde 4’e ayırmıştır (kendi aralarında da dallanmaları mevcuttur):
1. Tedavici Diyetisyen: Kliniklerde hastaların ihtiyaçlarına uygun beslenme programları geliştirir, bunların uygulanmasını ve raporlanmasını sağlar.
2. Yönetici Diyetisyen: Toplu beslenme yapılan kurumlarda yiyecek içecek servisinde çalışan personeli eğiterek, fiyat kontrolünü ve servisin hijyenik olmasını sağlayarak yönetir.
3. Toplum Sağlığı Diyetisyeni: Sağlık ocakları, Ana-çocuk sağlığı merkezleri, bakanlık vb. yerlerde görev alarak, bireylere ve gruplara hastalıkları önlemek ve yaşam kalitesini yükseltmek amacı ile geliştirilmiş beslenme uygulamaları için danışmanlıklar yapar.
4. Eğitici-Danışman Diyetisyen: Bir sağlık kurumunda ya da kendi ofisinde kişilere durumlarını değerlendirerek önerilerde bulunur. Çoğunlukla eğitim kurumlarında, sağlık kurumlarında ve spor takımları ile çalışırlar.
Yurtdışında ‘Beslenme ve Diyetetik’ Öğrencisi Olmak veya Diyetisyen Olmak
Beslenme ve diyetetik eğitimi, pek çok ülkede 4 yıllık bir eğitimle yürütülmektedir. Avrupa’da İngiltere başta olmak üzere bu eğitimin süresi, pek çok diğer meslek için olduğu gibi, lise eğitiminin dört yıl olması nedeniyle üç yıldır. Amerika’da ise iki farklı program bulunuyor. İlki, “Coordinated Program”dır. Toplam 4 yıllık bir eğitim süreci olup, son yıl hastane ve diğer kurumlarda uygulamalı staj eğitimi veriliyor. Şu an Türkiye’de uygulanan sistem de Coordinated Program ile aynı. İkincisi, “Didactic Program”dır. Dört yıl staj hariç Beslenme ve Diyetetik eğitimi veriliyor. Dört yıllık Didactic Programı bitiren öğrenciler daha sonra 1 yıla yakın bir süre de uygulamalı staj yapıyor. Didactic program toplam 5 yıl sürüyor. Eğitimini gerek Coordinated Programı tamamlayan gerekse Didactic Programı tamamlayıp staj yapan diyetisyen adayları Ulusal Diyetisyenlik sınavını başarı ile geçmeleri durumunda mesleklerini yapabiliyorlar. Ulusal Diyetisyenlik Sınavı Diyetisyenler Odası tarafından yapılan mesleki bir sınavdır. Sınavdan başarı ile sonuç alan adaylar, Diyetisyenler Odasına kayıt yaptırmak zorundadır. Kayıt yaptıran diyetisyenler artık Kayıtlı Diyetisyen (RD- Registered Dietitian) unvanını alır. Her eyalette bazı kurallar değişse de kayıt yaptıran diyetisyenler birde kendi bulundukları eyaletten, eyaletin belirlediği lisans veya sertifika merkezlerinden lisans veya sertifika almak durumundalar. Sertifika veya lisanslar katılım belgesi değildir. Diyetisyenler Odasından alınan RD kartları ile başvuru yapılır. RD olmayanlar zaten lisans veya sertifika alamazlar. Özet ile bulundukları eyalete bir anlamda diyetisyen olduklarının, çalışmaları gerekli şartları yerine getirdiklerinin bir ispatıdır. Ayrıca gerçekte diyetisyen olmayan kişilerin de bu alanda çalışma yapmamaları için de bir uygulamadır diyebiliriz.
Dünya’da ise 2 kavram bulunmaktadır. Bunlar “Nutritionist” ve “Dietitian”. Şöyle ki: Henüz Türkiye’de bir karşılığı olmayan “Nutritionist” ler, beslenme ve diyetetik bölümünden mezun olmamış ancak alan ile ilgili belli eğitimlerden geçip sertifika alan bireylerdir. Bu kişilerin çalışma alanı ise sağlıklı beslenme nasıl olmalıdır, besinlerin içeriği ve sağlıklı beslenme için gerekli kullanımı gibi başta da anlattığım ‘Beslenme Bilimi’ ne hizmet etmektedirler. Diğer kavram olan “Dietitian” ise bildiğimiz gibi ‘Diyetisyen’ demektir. Bu kişiler ise klinik alanında yani hastalıklarda beslenme tedavilerini yapmak açısından üniversitelerin beslenme ve diyetetik bölümlerinden mezun olup diploma sahibi insanlardır. Yani başta anlattığım ‘Diyetetik Bilimi’ ne hizmet etmektedirler. Yurtdışında bu şekilde Beslenme ve Diyetetik bilimi ikiye ayrılarak nutritionistlerin diyetisyenlerinin işini kolaylaştırması ve iş yükünü azaltmaları planlanmıştır.
Okuduğum Okullar
Eğitim hayatıma önce ‘İstanbul Bilgi Üniversitesi’ nde başladım. Hazırlık ve 1.sınıfı okuduktan sonra ‘Acıbadem Üniversitesi’ nde 2., 3. Ve 4.sınıfları tamamlayarak “Diyetisyen” oldum.
Naçizane önerim ise; Hacettepe, Gazi, Başkent, Ege, Akdeniz Üniversiteleri gerek kadroları gerekse de bilime katkılarından dolayı eğer diyetisyen olmak isterseniz mutlaka yollarınızın kesişmesi gereken okullardır.
Ancak şu da unutulmamalıdır” ki, hangi üniversite olursa olsun iş sadece sizde bitiyor. Okul sadece bir penceredir hayatınızda ve kendi meslek hayatınıza kendiniz şekil vermektesiniz. Her nerde okursanız okuyun sadece okulla yetinmeyin ve mutlaka kendinizi geliştirmek için yeni yollar ve yöntemler bulun ve uygulayın.
Diyetisyen Olmak İçin Hangi Yetenekler Gerekli? Zorlukları Var mı?
Eğer diyetisyen olmak istiyorsanız bir sağlık çalışanı olduğunuzu, mezun olurken o “meşhur yemini” ettiğinizi unutmayınız. Bu mesleği seçtiğinizde, insan sağlığı ile uğraşacağınız ve hataya yer olmaması gereken bir sektörde çalışacağınızı her ne olursa olsun asla unutmamalısınız. İstediğiniz branşı seçin; ister ağırlık yönetimi, ister klinik diyetisyeni, ister toplu beslenme, ister toplum beslenmesi.. kısacası hangi alanı seçerseniz seçin hep çok okumak ve çok çalışmak zorunda olduğunuzu asla unutmayın. Tıp dünyası çok hızlı yenilenen bir alan, dolayısıyla dün ‘ak’ dediğinize bugün ‘kara’ diyebilirsiniz. Dolayısıyla da “ben bunu öğrendim” veya “biliyorum” gibi cümleleri asla kurmamalısınız. Sürekli okumak, yeni çalışmaları sürekli takip etmek ve kendinizi daima güncel tutmak zorundasınız.
Bir diğer gereken ise iletişim becerileri. Hasta ve/veya danışanla iletişim bireyin tedavisinin uygulanabilirliği açısından çok önemli. Eğer bir hastanede çalışıyorsanız doktor, hemşire, eczacı gibi ekibinizde bulunan herkesle kuvvetli iletişim becerilerinizle işinizi oldukça kolaylaştırırsınız.
Eğitim Sürecinde Hangi Dersler Görülmekte?
Anatomi, fizyoloji, besin kimyası, beslenme biyokimyası, beslenme ilkeleri gibi temel ilkeleri gibi temel derslerin yanı sıra kendinizi geliştirebileceğiniz istatistik, meslekli İngilizce, eğitim teknikleri, antropoloji, iletişim becerileri gibi farklı alanlarda dersler mevcuttur. 3.sınıfa geçtiğinizde ise artık mesleğe dair dersler başlamaktadır ki onlar; yetişkin hastalıklarında tıbbi beslenme tedavisi, anne ve çocuk beslenmesi, çocuk hastalıklarında tıbbi beslenme tedavisi, beslenme destek sistemleri, kanserde beslenme, sporcu beslenmesi gibi dersler görülür. Son sene ise genelde hastane koridorlarında koşuşturduğunuz eş zamanlı olarak okulda seminer ve tez ile uğraştığınız bir sene olur.
Türkiye’de Onkoloji Diyetisyeni Olmak
Ben bir onkoloji ve hematoloji alanında çalışan bir diyetisyen olarak -izninizle- bu alanla ilgili birkaç söz etmek isterim.
Onkoloji ve hematoloji alanlarında hastaların semptomlarına yönelik uygulanan tedaviler başta olmak üzere bir onkoloji diyetisyeni olarak tedavilerde büyük bir etkimiz vardır. Hastanın bağışıklık sistemini desteklemek, ağırlık yönetimini sağlamak, alması gereken makro-mikro besin öğelerini alması vb. birçok etkimiz mevcuttur. Her zaman söylenilen şey şudur ki; kanserde tedavi yaklaşımı multidisipliner olmalı. Yani hastalığı tedavi eden “ekip” te doktor, diyetisyen, psikolog, psikiyatr, eczacı, hemşire gibi kompleks bir yapıdan oluşmalıdır. Takdir edeceğiniz gibi olması gerekenle olan pek de tutmaz. Doktorların hastayı konsülte etmemesi (hastanın beslenme tedavisi ile ilgili bir durumu olduğunda size danışmaması), bilinçsiz hasta grubu, doktorun size güvenmemesi veya paylaşmak istememesi gibi durumlar vardır. Belli tutumlar karşısında “bu alan benim uzmanlık alanım, ben bunu biliyorum” gibi cümleler kurarak kendimizi ispatlamak zorunda bırakıldığımız durumlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Yılmadan usanmadan insan ilişkilerimizi ve iletişim becerilerimizi kuvvetli tutarak gerekiyorsa her hastayı dikkatle inceleyerek, gerekli görmemiz durumunda bizim doktorla bunu konuşmanız ve fikirlerimizi saygı, uygun üslup ve bilim çerçevesinde konuşmamız ve bundan gocunmamamız gerekir. Yani kişilerin egolarından sıyrılıp hasta yararı ön planda tutulması gerekir (Elbette istisnalar mevcuttur, geneli budur diye bir şey yok asla. Sadece bu alanı seçerseniz karşılaşma ihtimaliniz olan şeylere değinmek istedim).
Bir diğer bilinmesi gereken nokta ise -bence en heyecanlı ve bu mesleğe ve alana dair en cezbedici ama tabi ki kimine göre yıldırıcı olabilecek sebep- motamot tedavinin olmaması. Detaylandırmam gerekirse; onkolojide tedavi parmak izi gibidir. Örneğin; kişi meme kanseridir, kanserine yönelik tedavi şudur ve şu uygulanır gibi net uygulamalar yapamayabiliyoruz. Çünkü kanser öyle bir alan ki peşinde pek çok komorbidite dediğimiz eşlik eden hastalıklar olabilir. Ve eklenen her bir hastalıkta, normalde belki yapılamayacak bir şey hastaya göre uygulanabiliyor. Yani her gelen hastada tüm bilgilerimizi unutup yeni şeyler bakmamız ve denememiz gerekebiliyor. Yani sürekli okumak ve sürekli öğrenmek zorunda olduğumuz bir alan ve dediğim gibi benim için hiç bitmeyen müthiş bir heyecan ve sürekli mesleki olarak enerjik olmamın nedeni.
Diyetisyen Olmanın Avantajları
Klişedir belki ama bende bunu iliklerime kadar hissettiğim için ilk söyleyeceğim şey, insanlara yardım etmek. Bir insanın tedavisinde ve iyileşmesinde biraz katkınız olduğunu biliyorsanız (bu bir yatan hasta olabilir veya zayıflamaya gelen biri olabilir, hiç fark etmez) bunun size verdiği manevi tatmin duygusu ve haz gerçekten hiçbir şeyde yok. Hele ki kendiniz için doğru branşı bulduysanız ve o tamamlanmışlık hissine de sahipseniz işte tam bir meslek aşkı yaşıyorsunuz demektir.
Ha işin maddi boyutuna bakarsanız bu biraz da sizin girişimciliğiniz, meslek hayatından beklentileriniz ve sahip olduğunuz idealler doğrultusunda çok para kazanmanız durumu da mevcut.
Diyetisyen Olmanın Dezavantajları
Sanıldığının aksine diyetisyen sadece zayıflatmaz. Yukarda da gördüğünüz gibi pek çok iş olanağımız var. Ama eğer bir diyetisyenseniz varoluş çabalamalarına ve kendinizi-mesleğinizi sürekli anlatmaya hazır olun. Üstelik bunu sektörü hiç bilmeyen birine de anlatabilirsiniz, kültürlü sanılan birine de, bir doktora da kendinizi ispatlamaya çalışabilirsiniz.
İş alanında ise şu an işsiz diyetisyen sayısı epey fazla. Sanıldığının aksine mezun olur olmaz özel hastaneler bizlere kucak açmıyor. Devlete girmek isterseniz de KPSS denen dipsiz kuyu ile uğraşmanız gerek. Çünkü 90 üstü alsanız bile İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlere atanmak bir hayal olabiliyor. Açılan total sağlık personeli kontenjanının %1-2 si diyetisyenden oluyorsa ne ala ama çoğu zaman aşağısında açılan kontenjan bu oranın aşağısında kalıyor.
Meslekte heterojen bir dağılım olmamaklar beraber, kadın nüfusu hakim. Genelde de iş başvurularında “tercihen kadın” ibarelerini görmemiz mümkün maalesef. Benden mesleğin avantaj&dezavantajları sorulduğu için bunu yazıyorum ancak bu demek değildir ki erkek diyetisyen meslektaşlarımız hiç yok veya silikler. Asla! Seksist düşüncelere, söylemlere ve idollere aldırmayıp çok başarılı olan harika meslektaşlarım var.
Son olarak da tesettürlü kadın meslektaşlarımız içinde yukarda söylediğim geçerli. Genelde iş ilanlarında “bakımlı, makyajlı” gibi ibareleri görmekteyiz ve güzellik merkezleri, spor salonları gibi yerler (istisnaları mevcuttur) tesettürlü bireyleri ilk tercihte tutmazlar. Aynı şekilde bazı hastane grupları tesettürlü diyetisyen hekim çalıştırmamaktadır.
EZCÜMLE; her ne olursa olsun, önünüze ne engel koymaya çalışırlarsa çalışsınlar eğer bilim aşığı iseniz, beslenme alanları ilginizi çekiyorsa, insanlara yardım etmeyi, okumayı, araştırmayı çok seviyorum diyorsanız kesinlikle önereceğim bir meslek diyetisyenlik. Ve eğer sağlıkçı olmak istiyorsanız, tüm egolarınızı bir kenara bırakarak, tek odak noktanız hastanın iyileşmesi ve onun yararına kararlar almak olmalı (hepimiz için geçerli). Bende diyetisyenlik hakkında çok bir fikrim olmadan atmıştım kendimi bu sektörün içine ama şimdi dönüp baktığımda iyi ki diyetisyen olmuşum diyorum.
Tüm bu okuduklarınız sonucunda eğer diyetisyen olmak isterseniz ve onkoloji alanını seçerseniz gelecekteki meslektaşlarıma yardım etmek, sizlerin elinden tutup bilimi ve mesleğimizi beraber geliştirmek benim için onur ve gururdur.
Dilediğiniz zaman iletişime geçebilirsiniz: dytcevsenbul@gmail.com
Dilerim her şey gönlünüzce olur. Son olarak:
“Hayal ettim, hayalimin önündeki manileri tespit ettim. Manileri kaldırdığımda, hayalim kendiliğinden gerçekleşti.” M. Kemal Atatürk


